HİKAYESİ KÜÇÜK ANISI BÜYÜK BOZCAADA GEZİSİ

Merhaba Sevgili Dostlarım…Aradan aylar aylaaar geçtikten sonra baktım güneş yüzünü iyiden iyiye gösterip havalar ısınmaya başlayınca geçen yazdan kalma Bozcaada yazımı yazamadığım aklıma geldi.Ha bugün ha yarın diye ertelediğim ama artık ertelenmemesi gereken bir yazıydı.Malum artık yavaş yavaş tatil planları yapılacak 🙂

Ben bu yazımda günübirlikte olsa hikayesi küçük, anısı büyük güzel bir günden kalan anılarımı bir nebze de olsa anlatmaya çalışacağım.

Bozcaada Türkiye’nin üçüncü büyük adası ve Çanakkale’ye bağlı bir ilçe aynı zamanda.Eşim ve ben Bozcaada’ya gitmeden önce Altınoluk’ta olduğumuz için aracımızla Çanakkale istikametini takip ederek gittik.Oğlumun o esnada Bozcaada’da tatil yapıyor olması ve her telefonunda bize yağlandıra ballandıra Bozcaada’yı anlatıp “anne illa gelin,ben buradayken bir gün de olsa birlikte olalım” ısrarlarını eşimin başının etini yiye yiye kabul ettirerek yollara düştük 🙂 Bizim yolumuz çok uzun değildi. Bozcaada’ya gitmeden önce Altınoluk’tan Çanakkale yolu üzerinden Geyikli istikametine devam ettik. Oradan feribotu beklemek için denize nazır bir gazinoda” eyvah eyvah beya” nidalarıyla çayımızı yudumlayarak ve aynı zamanda filmini yad ederek feribotu bekledik:) Bu arada benden size tavsiye feribot biletinizi önceden rezerve edip gidiş-dönüş alın yoksa ek sefer konulmazsa orada mahsur kalabilirsiniz. Feribota binerken de yaz mevsimine aldanarak benim gibi amatör davranmayıp mutlaka üzerinize hırka alın zira donabilirsiniz 🙂

Feribotta rüzgara karşı bir süre yol alıp,uzaktan Bozcaada’yı gördüğümde hakikatten ismini boz ada oluşundan aldığını anladım. Çünkü karşıdan adaya doğru baktığınızda boz ve kıraç duran bir ada parçası ve ilk bakışta sanki hayal kırıklığı yaşatacakmış hissi veren bir durumdu karşı karşıya kaldığım…

Ada bizi tarihi kalesiyle ve limandaki balıkçı tekneleriyle karşıladı. Bir yığın insanla birlikte feribottan inip biraz ilerleyince adanın girişindeki meşhur üzümleri, kasalar dolusu yol boyuna uzanıyordu. Oğlumla kararlaştırılan buluşma yerine giderken adanın içerisinin yeşil,minik ve sıcacık bir ada olduğunu farkettim. Bekleme süresinde önceden adayı gezip birazcık fotoğraf çekmek istedim.Rengarenk çerçeveli dükkanlar ve tarihi mekanlar,eskinin ruhunu her daim hissettiren mimarisi beni kendine hayran bıraktı.Tam benim sevdiğim gibiydi her şey,havası,doğası,insanı,ruhu…

Sabah erken saatte Bozcaada’ya inmiş olduğumuz için daha sakin ve huzurluydu ortalık.Adanın duvarlarının rengarenk yağlı boya resimlerle süslenmiş olması,aklımda yıllarca kimbilir kimleeer resim çektirdi buralarda sorusunu getirdi.Kendine özgün bir hali var duvarların,şiirlerin,masa ve sandalyelerin bile…

Çocuklarla buluşma noktasını adanın girişine yakın bir çay bahçesinde belirledik.Yemyeşil ağaçlarla kaplı çay bahçesindeki kahvaltımızda bir Balıkesirli olarak Ayvalık tostu yiyen başka kimse var mıdır acaba?Memleket bizi her yerde çekiyor 🙂

Gezip fotoğrafladığım alanları tekrar oğlumla gezince kendimi rehberle geziyor gibi hissettim 🙂 Adım adım Bozcaada’da ne yenir,nerede denize girilir? Sevgili oğlumun sayesinde daha hızlı hızlı öğrendik 🙂

Süremiz kısıtlı ve akşam üzeri geri döneceğimiz için vakit kaybetmemek için Bozcaada kalesinin içine girmeyip dışarıdan bakıp fotoğraflamayı uygun gördük. Aslında Bozcaada’da beni en çok ilgilendiren şey meşhur kurabiyeleriydi 🙂  Aynı zamanda bu işi yapan bir blogger olarak kurabiyeleri tatmak en büyük isteğimdi doğrusu 🙂

Adanın kurabiyeleri, üzümü, şarabı, reçelleri ve kekiği meşhur olanlardan. Adanın meydanındaki muhteşem endamıyla Atatürk heykeli, tabii ki hoş geldiniz der gibi tüm heybetiyle karşımızda duruyordu. Heykelin yakınında hediyelik eşya ve takı satılan stand ve dükkanlar tam kadınlara göre 🙂 Eğer eşiniz bu esnada sıkılırsa onu hemen kitap fuarının bulunduğu çadıra gönderebilirsiniz. Tabii siz arkadan mutlaka gidin 🙂 Kitap fuarının bulunduğu çadırda çeşit çeşit, her yaşa, kitleye ve zevke hitap edecek kitaplarla, güzel çalan müziklerle ve her yerde yazılı şiirleri okurken  vaktinizin bir kısmını farkında olmadan burada harcayabilirsiniz  🙂

İçerilere doğru girdikçe rengarenk çerçeveli dükkanları izliyorsunuz yol boyunca.Sabun ve zeytinyağı dükkanları,antikacılar,şarap satan yerler,süslü kavanozlarda çeşit çeşit reçel satan dükkanları,meşhur kurabiyelerin albenili vitrinleri,çeşitli ekmek fırınları eşliğinde bir yandan da kaçırmak istemediğiniz mimarisi…

Adada Türk ve Rum mahalleleri bulunuyor.İki ayrı mimari,iki ayrı ruh hemen göze çarpıyor.

Gezmekten ve bakınmaktan yorulduysanız adanın merkezindeki çınaraltı kahvesine oturup çay ya da yorgunluk kahvenizi için,tabii ki yer bulabilirseniz 🙂 Oturmadan önce Velide’den kurabiyelerinizi almay unutmayın.Başka kurabiye satan yerler de var tabii ki hepsinin emeğine sağlık.Biz oğlumun tavsiyesi üzerine şansımızı Velidede’den yana kullanıp aldık ve süperlerdi.

Biraz dinlenip, biraz deniz havası koklamak isterseniz arabanıza binip plajların olduğu yere doğru rotanızı çizebilirsiniz.Plajlara doğru giderken de yol boyunca bağ evleri ve üzüm bağlarını görmek mümkün.Adanın her koyunda denize girebilirsiniz.Yemek,duş,wc olan bir plajı isteyip,biraz da kalabalık bir yerse aradığınız Ayazma plajı tam size göre.Orada karnınız açıktığında yemek yiyip atıştırabileceğiniz mekanlar var.Yok daha sakin,dingin bir sahil boyu istiyorsanız pırıl pırıl denizi ve incecik kumuyla sulubahçe plajına gidebilirsiniz.Zaten iki plajda birbirlerine çok yakın.

Adanın merkezinde gezerken benim ilham kaynağım çeşit çeşit ev yapımı reçellerden alıp,sıcacık insanlarıyla sohbet etmeyi, kaya koruğu denen şifalı salatadan almayı da unutmayın.Taze, kurutulmuş kekik ve değişik otlardan da alabilirsiniz.Ama zeytin ve zeytin yağını illa ki Edremit Körfezinden alın 🙂

Merkezde içiniz yanıp ta kısa bir solukla dondurma yemek isterseniz de kesinlikle çiçek pastanesinde yerin derim : ) Dondurmalardaki doğallığı ilk tadına bakar bakmaz farkedeceksiniz 🙂

Minicik ve sıcacık bir ortamsa aradığınız, bizim gibi günübirlik de olsa mutlaka Bozcaada’yı ziyaret edin derim .Adanın gün batımını ve gecesini kaçırdığım için üzgünüm 🙁 İnşallah bir sonrakine onu da yakalayıp izleme fırsatım olur…

Dönüş yolunda da Ezine üzerinden dönecekseniz kesinlikle Ezine Peyniri ve peynir helvası almadan dönmeyin 🙂

Bozcaada,daha bir çok güzelliği yakalamak ve görmek için insan ömründe görülmesi gereken bir yer diye düşünüyorum…Kısa bir güne kocamaaan anılar yükleyip döndüğümüz Bozcaada ile tekrar görüşmek üzere…

Teşekkürler Bozcaada,teşekkürler sevdiklerim…